Arama yapmak için en az 3 karakter girmelisiniz
Psikanalitik kuramda savunma mekanizmaları, insan zihninin en temel ve karmaşık işlevlerinden biridir. Sigmund Freud’un kuramında savunma mekanizmaları, bilinçdışı süreçler olarak tanımlanır ve benliğin, içsel ve dışsal tehditlere karşı kendini koruma yollarıdır. Freud’a göre, bu mekanizmalar, alt benlikten (id) gelen dürtüler ile üst benlik (süper ego) ve gerçeklik arasında bir denge kurmaya çalışır. Bu dengeyi sağlamak, kişinin psikolojik bütünlüğünü koruması açısından hayati öneme sahiptir.
Savunma mekanizmalarının temel işlevi, bireyin ruhsal denge ve bütünlüğünü korumaktır. Bu mekanizmalar, çatışma ve kaygıyı yönetmek için kullanılır. Freud’un ifadesiyle, eğer tehdit bir dış uyaran olsaydı, kaçmak uygun bir yöntem olurdu; ancak içsel dürtüler ve arzular söz konusu olduğunda, kaçış mümkün değildir. Bu nedenle benlik, savunma mekanizmalarını kullanarak bu dürtüleri bastırır veya dönüştürür
Savunma mekanizmaları kavramı ilk kez Sigmund Freud tarafından 1894 yılında, "Savunma Psikonevrozları" makalesinde tanımlanmıştır. Freud, bu mekanizmaları zihnin hoşnutsuzluk veren düşlem ve hislerden kaçınma yolları olarak tanımlar. Histerik semptomlar, fobiler ve obsesyonların temelinde bu savunma mekanizmaları yatar. Freud’a göre, savunma mekanizmaları, dürtülerin doyum arzusuna karşı bir karşı kuvvet olarak işlev görür.
Freud, savunma mekanizmaları konusundaki görüşlerini zamanla revize etmiş ve bastırma (repression) kavramına odaklanmıştır. Bastırma, içgüdüsel bir itkinin işlemez kılınmaya çalışılması ve bilinçdışı alanda tutulmasıdır. Bu mekanizma, bireyin kabul edilemez düşünce ve duygularını bilinçten uzak tutar.
Tehlike arz eden dürtüleri durdurup, onları bilinçdışına bastırmak en temel savunma düzeneğidir. Bilince gelen dürtünün geri gönderilmesi, dürtünün bilinçdışında tutulması ve reel olarak yaşanan travmanın bilinçdışına gömülmesi bastırma mekanizması ile yapılır. Örneğin; genellikle çocuk kardeşine kıskançlık duyar ve ona zarar verme isteği temel dürtüdür. Çocuğun kıskançlığı hissedip, kardeşine duyduğu düşmanca hisleri fark etmesi ve bundan utanarak duygularını bastırmaya çalışması represyon, dürtülerin bilince çıkmasına izin verilmeden bilinçdışında tutulması supresyon bastırma mekanizmasıdır. Bastırma, egonun öncelikli olarak alacağı ilk tedbirdir
Stresli bir durumla başa çıkmak için daha önceki bir gelişimsel aşamaya geri dönülmesidir. Örneğin, yetişkin bir kişi stres altında olduğunda, çocuksu davranışlar sergileyebilir.
Kabul edilemez bir davranışı veya düşünceyi mantıklı veya makul bir şekilde açıklamak için kullanılır. Bu mekanizma, kişinin kendini rahatlatmak veya suçluluk duygusunu azaltmak için kullanılabilir. Yansıtma (Projection): Kişinin kendi kabul edilemez düşüncelerini, duygularını veya arzularını başkalarına atfetmesidir. Örneğin, bir kişi kıskanç olduğunu kabul etmek istemezse, kıskanç olduğunu düşündüğü başka birini suçlayabilir
Diğer bir kişiyi veya grubu model almak ve onlar gibi davranmaya çalışmaktır. Bu mekanizma genellikle benlik saygısını artırmak veya güvensizlik duygularını azaltmak için kullanılır.
Kabul edilemez bir dürtü veya duygunun orijinal hedefinden başka bir hedefe yönlendirilmesidir. Örneğin, bir kişi iş yerinde yaşadığı stresi evde ailesine karşı öfke veya sinirli tepkilerle gösterebilir.
Kabul edilemez bir dürtünün veya duygunun toplumsal olarak kabul edilebilir bir aktiviteye dönüştürülmesidir. Örneğin, saldırgan duygularını resim yaparak veya spor yaparak ifade etmek gibi.
Bir kişinin, bir alandaki yetersizliğini diğer bir alanda telafi etme çabasıdır. Örneğin, bir kişi fiziksel olarak zayıf hissediyorsa, akademik veya sosyal alanda kendini kanıtlama çabası içine girebilir. Bu savunma mekanizmaları, bilinçaltındaki kaygı ve çatışmayı yönetmek için kullanılır ve genellikle farkında olunmadan veya otomatik olarak çalışırlar. Her birey bu mekanizmaları farklı şekillerde kullanır ve bazen bu mekanizmaların bilinçli farkındalık ile anlaşılması ve yönetilmesi terapi sürecinin bir parçası olabilir.
Bebeğin ilk nesne tasarımı annedir. Bebek gelişim sürecinde beş duyusuyla dış dünya ile tasarımlar çıkarırken, kendi kimliğini bedenini ve varlığını algılayıp, değerlendiremez. Bu aşamada aynalama denilen süreç işler. Bebek anneyle füzyona girerek kendisiyle ilgili tasarımları annenin bakışlarından, yüz ifadesinden, jest ve mimiklerinden, ses tonundan ve davranışlarından çıkarır. Doğumla birlikte ilk aylarda annenin bebeğe olan yoğun ilgi, sevgi, şefkat ve alakası bebekte değerlilik ve hoşnutluk yaratır. Bu aşamada çocukta ilk narsisistik, iyi kendilik oluşur. Fakat zaman içinde anne bebeğin ağlamasına, çişine, kakasına, mamasını yememesine kızmakta, öfkelenmekte, bakışları değişmekte, ona nefretle hatta iğrentiyle bakabilmektedir. Bebek kakasına, çişine, pisliğe bulanmasına kızılmasını hiçbir şekilde izah edemez. Ego'nun çok ilkel düzeyde olduğu bu dönemde çocuk ilk savunma düzeneklerinden olan bölme düzeneğini kullanır. Bölme mekanizması, aynı obje tarafından bireye ulaştırılan, pozitif ve negatif davranış ve duygu yükünün, bebekte birbirinden ayrı tutularak, bunun tek bir birey tarafından değil, iki farklı birey tarafından yapıldığı kanaatinin oluşmasıdır. Artık bebek için iki ayrı anne vardır. İyi anne ve kötü anne. İyi anne geldiğinde bebekte iyi kendilik aktive olup, kendini önemli ve değerli hissederken, negatif hislerle dolu kötü anne geldiğinde kötü kendilik aktive olmakta, bebek kendini değersiz, aşağılanmış olarak hissetmektedir. Bebeğin zihinsel gelişiminde iyi ve kötünün yan yana barınması mümkün değildir. Çocuk bunu kaldırabilecek kapasitede değildir. 4-5 yaşlarına doğru bölme mekanizması yavaş yavaş zayıflar ve bütünlüğe yönelir. Annenin şahsında iyi ve kötü nesne birleştirilir ve entegre olur. Çocuk anne davranışlarının neden ve niçinlerini algılayarak, yorumlayabilecek bir olgunluğa erişmiştir. Dış dünya iyi ve kötü nesneler olarak bölünmüş iken, gerçeklik ilkesinin egoda yerleşmesiyle dünyanın tek bir nesneden ibaret olduğu gerçeği fark edilecek ve kabullenilecektir. Dış dünya iyilik ve kötülükleriyle bir bütündür. 4-5 yaşlarında iyi ve kötü kendiliğin birleştirilerek, bütüncül bir kendilik tasarımı oluşması gerekirken, bu mekanizma ileri yaşlara sarkarsa bireyler hayatlarına borderline kişilik yapısında devam ederler. Annenin iç tutarsızlığının çocuğa yansıtıldığı kaotik aile ortamında yetişen çocuklar böyle bir yapı geliştirebilir. Böyle bireylerde hoşnutluk ve hazzın yaşandığı iyi kendilik ortamında bir sorun yaşanmazken, negatif hisler ve kötü duyumlarda, hayat mücadelesindeki en ufak bir zorlanmalarda aşırı kızgınlık ve saldırganlaşma şeklinde tepki verilir. Bu kötü hislerden bir an önce kurtulma yolları aranır. Bazen ortada hiçbir neden yokken, dış dünyadan kötü bir uyaran gelmediği halde, kişiler bölme mekanizmasıyla ayrı tuttuğu kötü kendiliği aktive ederek, otomatik olarak kötü kendiliğe geçebilirler. Burada muhtemelen iç dünyada tasarımsal varoluşta bir kırılganlık söz konusudur. Veya geçmişteki kazanılmış koşullu refleksler, nötr bir uyaranı negatif bir uyaranla eşleştirmektedir. Bu durumda kişi yansıtmalı özdeşim savunma düzeneğini kullanarak kullanarak içindeki saldırganlık veya kötü kendiliği etrafında konteynır olarak gördüğü bir insana yükleyerek, kendini rahatlatma yolunu seçebilir.
Stres, kaygı ve diğer psikolojik tetikleyiciler, bazı insanlarda bedensel rahatsızlıklara yol açabilir. Mide ülseri, çarpıntı, tansiyon düşüklüğü veya yüksekliği, alerji, nefes darlığı gibi belirtiler, bu durumların bir sonucu olarak ortaya çıkabilir. Bu tür rahatsızlıklar, somutlaştırma savunma mekanizmasının bir örneğidir. Bireyler, zihinsel gerilimleri bedensel semptomlarla ifade edebilirler. Psiko-somatik hastalıklar, genellikle bu tür streslere bağlı olarak ortaya çıkar. Vücut, zihinsel stresle başa çıkmak için bedensel semptomlarla yanıt verebilir. Ancak, bu semptomlar genellikle altında yatan psikolojik nedenleri ifade eder ve bu nedenle tedavi edilmesi gereken bir durum olabilir.
Psikanalitik açıdan savunma mekanizmaları, bireyin ruhsal denge ve bütünlüğünü koruma çabası içinde kullandığı bilinçdışı süreçlerdir. Freud ve Anna Freud’un çalışmaları, bu mekanizmaların bireyin psikolojik işleyişinde ve terapötik süreçteki önemini vurgulamıştır. Savunma mekanizmaları, bireyin içsel çatışmalarını ve kaygılarını yönetmesine yardımcı olurken, aynı zamanda patolojik hale de gelebilirler. Bu nedenle, bu mekanizmaların anlaşılması, hem teorik hem de klinik açıdan büyük bir öneme sahiptir.
15.07.2015 tarihli Ticari İletişim ve Ticari Elektronik İletiler Hakkında Yönetmelik kapsamında tarafınıza Şirketimiz ile Şirketimizin ürün ve hizmetlerini tanıtmak veya pazarlamak amacıyla ticari elektronik ileti gönderilmesi için izniniz sorulmaktadır. İletişim izin tercihleriniz doğrultusunda, kimlik ve iletişim bilgileriniz; e-posta, telefon, posta veya SMS yoluyla ürün ve hizmetlerimizle ilgili sizlerle iletişime geçilmesi, reklam, tanıtım, etkinlik ve kampanyalarımız ile fırsatlarımız hakkında tarafınıza bilgi verilmesi, mobil uygulamalar üzerinden anlık olarak bildirim (push bildirim) gönderilmesi amaçlarıyla işlenecek ve bu kapsamda söz konusu ticari elektronik ileti gönderimlerinin yapılabilmesi için hizmet aldığımız üçüncü taraflarla paylaşılacaktır. Kimlik ve iletişim bilgilerinizin yukarıdaki amaçlarla işlenmesine onay vermek için ilgili kutucuğu işaretleyebilirsiniz. Dilediğiniz zaman ticari ileti gönderimini reddetme ve vermiş olduğunuz izni geri alma hakkına sahipsiniz.